Memleket de O Kadar Çok Var'ki, Temel'de Onları Temsil Etsin.
Düşünüyorum da ; Siyaset zaman zaman, insanlara bazı hassasiyetleri unutturacak imkânlar sunar. Ayrıca, kendinizi önemsemeye başlarsınız. Bu, yorucu ve maliyetli bir iştir. Sürekli "bakım" ister. Biliyoruz ki, nereye makam ve dünyalık girerse, oraya düşmanlık ve kıskançlık da girer. Kadim büyüklerimiz böyle söylüyor. Gerçekten büyüklerimizin sözlerini hiç hafife almamalıyız. Yerel seçimlere az bir zaman kala, şöyle bir bakın etrafınıza, açık seçik olmasa da gizli bir düşmanlık, anlamsız bir kıskançlık göreceksiniz. Daha ileri bir şey söyleyeyim, aynı partide aynı amaç için yarışanlar bile çaktırmadan birbirlerine çelme takma peşinde. Yarış herkese açık ama, imkanlar sadece belirli kişiler için seferber edilmiş adeta. Bu durum da tam bir haksız rekabet oluşturuyor. Üstelik te teşkilatınıza kendinizi tanıtmak gibi bir çalışmanız varsa yandınız demektir. Siyasi parti yöneticileri bu konularda hassas olmaları gerekirken başları kuma gömülü sanki. Demek istiyorum ki ; partinin tüm propaganda imkanları her aday adayı için eşit kullanılsın, sadece belli aday adayına hizmet verirse bu haksızlık olur. Örnek mi ?, anlatayım. Benim bilgime göre partilerin seçim koordinasyon merkezleri vardır veya kurulur, amaç ise ; Seçim kampanya stratejilerinin belirlenip uygulanacağı, tüm aşamalarının takip edileceği bir koordine merkezi kurmak ve yürütmektir. Henüz aday ilan edilmemiş aday adaylarının reklamını yapmak değil. Daha kendi içinizde bile planlı programlı bir oluşum yapamamışsanız, seçim çalışmalarında nasıl başarılı olacaksınız ?. Tabi bu soru, bizim kentimizde ki Ak Parti için geçerli değil, zira sayın Başbakanımız var ya, oylar garanti. (!) Sonra karalama kampanyaları başlayacak, sen şunu çaldın, o bunu çaldı söylemleri ayyuka çıkacak. Tam burada fıkrayı ekleyelim. Fıkra bu ya ; Parti başkanı Dursun, seçimde Temel'i aday listesine koyunca, partililer itiraz etmiş. - O üç kağıtçının biridir. Başkan cevap vermiş. - Memleket de o kadar çok varki, Temel'de onları temsil etsin. Fıkra işte ne diyelim, etsin bakalım. Oysa Konfüçyüs'a göre bu yüz kızartıcı suçlardan daha önemli olanları vardır. 1. İyi eğitimli ve bilgili olmasını gizlice kendi fırsatları için kullanan. 2. Aşırıya kaçan bir hayat tarzı ile inatçılık, 3. Doğruyu söylemese de insanları yanıltabilen, 4. Sadece olumsuz olaylar ve her şeyin hep kötü yanları hakkında konuşan, 5. Yanlış olduğunu bildiği şeyleri sanki doğruymuş gibi gösteren ve destekleyen. Tabiki sonuç olarak, bulunduğu konumdan aldığı güçle bencillik hastalığına yakalanıp, şevkat duygularını yitirmek ve hayal, iplerini elden kaçırmaktır. Oysa öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, o ipin ucu sizin elinizden bir kaçtı mı, hemen bir başkasının eline geçiveriyor. Ondan sonra siz hayal ediyorsunuz, ama bir başkası yaşıyor. Malumunuz bizim toplumumuz ne çekmişse beceriksiz yandaş idarecilerden çekmiştir, Umarım ki artık ülkemizde, liyakat esasına dayanan siyaset yapılabilsin. Tabii burada liyakat'ı da doğru anlamak gerekir. Tüm yönetenler için liyakat geçerlidir, yoksa körü körüne sadakat gösteren, varlığıyla yokluğu belli olmayan yada çalıştığı kurumdan gayrı meşru yollardan rant devşiren sözde yöneticilerden bahsetmiyoruz. Bizim inancımız gereği de, liyakat de işini iyi bilmektir. Bir seriyye de komutanlık Amr ibnü’l-As’a verilmişti. O birlikte ordunun içinde hem Hz. Ömer vardı hem de Hz. Ebubekir vardı. Düşün ki bu iki mümtaz insan, sonradan halife olacak liyakatte olmalarına rağmen, baş kumandanlık başka bir maharet gerektirdiği için, Amr ibnü’l-As’ın kumandasında bulunmaya itiraz etmemişlerdi. Şu sözü çok önemsiyorum ve sizinle paylaşmak istiyorum ; "Batıl vasıtalarla batıla hizmet edilebilir ama hakka değil." Esenlikler Diliyorum. 09.11.2013/Kartepe Sayfaya Geri Dön |
MEMLEKETTE O KADAR ÇOK VAR Kİ
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)