İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermedigi için. Ve ölmekten korkuyor aslında, yaşamayı bilmediği için. Shakespeare'in bu muheşem dizelerini okuduktan sonra İnsan olmanın, bu bilinçle yaşamanın ve kişilik sahibi olmanın nasıl bir ayrıcalık olduğunu anlıyorsunuz ister istemez. Tıpkı bir sanatçı gibi, yaptığı işten zevk duyan ve sanatını en iyi icra eden bir sanat ustası. Şimdi biz, içinde yaşadığımız bu toplumda bu korkulardan uzak, onurlu, dürüst, huzurlu ve barış içinde yaşamanın neresindeyiz acaba ?. Zor mu ?. Belkide haklısınız, bu günlerde çok zor gibi görünse de, ilkeli bir duruş, tutarlılık ve dik durmak aslında insan hayatında ki erdemlerden en önemlisi olabilir. Tabi ki hiç unutmamamız gereken tek gerçek ise, ilkesizlik, iki yüzlülük, iftira, cehalet gibi kötü hasletlerdir. Böyle bir yaşam, boş ve beyhudedir, sonu hüsrandır, pişmanlıktır. Düşünüyorum da bugün bu sınırlar nerede başlıyor, nerede bitiyor, belli değil. İnsan sevgiden korkar mı ?. Kaybetmekten korktuğu için korkuyor demek ki. Kendini dahi sevmekten korkuyor. İşte bu nedenledir ki, kendini sevmeyen birisi için bütün bu değerlerin herhangi bir anlamı olamaz. Evet sevgi öğretilebilen bir duygu değildir ama içten bir duygu olduğu için yaşanabilir. Eğer yaşayabileceğiniz bir sevginiz yoksa seveniniz de olmayacaktır. Her şeye itiraz etmek zorunda değilsiniz, eleştri yapabilirsiniz ama hakaret asla. Bu gibi davranışları sergileyenlerin aslında ortaya koydukları olumlu işleri yada gayretleri yoktur. Hayatı boyunca yapmadığı, bilmediği ve okumadığı bir alanda ahkam kesmek laf kalabalığından başka bir işe yaramayacaktır. Bu davranış biçimi, sadece kişinin insanlar tarafından önemsenmemesinden ve aslını bilmemesinden ileri gelir. Bana göre, bu dünyaya sevmek ve sevilmek için, özümüzü arayıp aslımızı bulmak için geldiysek, sınırlı ve meşakkatli olan yaşantımızda, en önemli faktör İnsan sevgisi olmalıdır. Çevremizdeki insanlara gülümsemek, onlara karşılık beklemeden selam vermek, hoş sohbette bulunmak büyük bir erdem olsa gerek. Birlik ve beraberliğe özlem duyduyduğumuz, kucaklaşıp muhabbete hasret olduğumuz bu günlerde Ramazan ayının bereketi ile huylarımızı bir gözden geçirmeye ne dersiniz ?. Ramazan ayının manalarından biri de, Kılıcı inceltip keskinleştirmek için, iki taş arasına koyup dövmektir. İşte sevgimizi keskinleştirmek için, duygularımızı ön plana çıkarıp oruç ve ibadet taşları arasında dövebileceğimiz fırsat. Ve bütün bunlar bizim hiç vaktimizi almayacaktır. Bir toplum sevgiyle kaynaşır, adaletle yaşar. Bendeniz mi ?. Kapanışı da büyük Hun Kaan'ı Atilla'nın bir fermanı ile yapmak istiyorum izninizle. “Doğal davranmalı, mevkiinizin size getirdiği sahte bir gurura kapılmamalısınız. Mükemmel karar çok azdır. En iyi kararlar, mantıklı seçenekler arasından sağduyuya en yakın olanıdır. İnsanları, kendisinden beklenenin daha azını gerçekleştirdiği zaman asla ödüllendirmeyin.” Esenlikler Diliyorum. 05.08.2013 Sayfaya Geri Dön |
Kılıcı Keskinleştirmek
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)