ESASI ADALET DOĞRULUK

Esası, Adalet, Doğruluk ve Utanma Olan Siyaset.

İnsanoğlu kendine tarih boyunca muhteşem kentler inşa etmiştir.
Kimi dağların en güzel yamaçlarında kimi dalgaların sesiyle konuşan kıyılarda, kimi ise deli gibi akan nehirlerin kenarında.
Kentler mükemmel coğrafyaları ve binaları ile tek başına bir şey ifade etmezler, bir kentte aranan en önemli özellik insanın doğasına uygun sosyal yaşam koşullarına ne kadar sahip olduğudur.
Otantik bir yaklaşımla ifade edecek olursam, bu kentlerin ihtişamı, dillere destan olan aşıkları, doğal güzellikleri, mimari özellikleri ve bunların en önemlisi insanın yarattığı sanat ve kültürel değerler, yüzyıllarca konuşulmuş, hakkında şiirler, efsaneler yazılmıştır .
İnsanlık tarihinin bu muhteşem kentlerinin hepsinin en önemli ortak özelliği ise kentlerin inşasında kullanılan ortak paydanın “İnsan” olmasıdır.
Eski çağlarden beri insanlar, şehirlerinde bir araya gelip kendilerini ve yaşamlarını güvenlik şemsiyesi altına almak istemişler fakat, siyaset sanatına sahip olamadıkları için birbirlerine kötülük edip dağılmışlardır.
Siyasetin temel ilkesi, insanların bir araya gelip kendilerini ve yaşamlarını güvenlik şemsiyesi altına almak, düzeni sağlamak ve ortak paydalarda birlikte hareket etmektir.
İnsan oğlu, sanayi toplumundan bilgi topluma adım attığı yıllarda, bütün bu değerlerin hoyratça kullanıldığını, kaynakların hiç te adil olmadan belli zümreler tarafından talan edilirken, halkın sefaletinin arttığını ve bu durumun acı ve gözyası getirdiğini fark etmişti.
İşte bu nedenle şehirlerde, kural yerine geçmesi ve insanların dostluk bağlarıyla birbirlerine bağlanması için, esası ; Adalet, Doğruluk ve Utanma olan siyaseti geliştirdiler ve tüm insanlar arasında eşit olarak pay edilmesini ilke olarak kabul ettiler.
Birazdan kentimiz siyaseti hakkında bir şeyler yazmaya kalktığımda, yukarıda ifade ettiklerim teoride mi kalacak sizce ?.
İyi de kardeşim, bazı siyasetçiler bu ilkeleri foto roman balonları sanıyorlarsa benim suçum ne ?.
Kent demek özgürlük demektir, kent demokrasi demektir. Kent, sakinleri için maddi ve manevi her türlü yaratılan değerin eşit paylaşıldığı, insanca yaşanabilen sistemler demektir.
Kent, siyasetten uzak bir yaşam sistemi değildir.
Siyasal anlayışına denk düşecek kentler yapmak ise siyasetçinin temel hedefidir.
Biliriz ki kentlerde yerel yönetimde iktidar olan siyasal anlayış, ülke yönetiminde de iktidara en yakın olandır.
Hepimizin yada siyasete aday olanların önemli görevi ; düşünen , sorgulayan, araştıran, üreten , paylaşan, İnsanın oluşmasını sağlamak değilmidir ?.
Oysa bugün siyasetin içinde bir çok kişiye, kendini aşan ve taşıyamayacağı görevler verilmiştir.
Etrafındaki insanlarda onlara övgüler yağdırıp, yalakalıktan da geri durmadığı için, onlarda kendilerini bir şey zannetmektedirler.
Aslında siyasetin kalitesinin ne kadar düştüğünü görebilmek o kadar da zor değil.
Çevrenize bir bakın, asıl siyaset yapması gereken insanların tamamen kenara çekilmiş, sadece izlemekle yetiniyor olduklarını göreceksiniz.
Ben çevreme baktığımda, siyaset'in dar alanda kafa-kol ilişkileriyle yürütüldüğünü görüyorum.
Evvelki yazılarımda da belirttiğim gibi “pantalon uyduramadık ceket verelim” taktiği son hızla devam ediyor.
Başka bir ifadeyle, körler sağırlar birbirini ağırlıyorlar.
Aksini söyleyen varsa buyursun dinleyelim, altın eli bıçak kesmezmiş.
Neden böyle yazdım biliyormusunuz, itiraz edeceklerin vizyonları olmadığını bildiğim için; onlar belkide o da nedir diyecekler, bilmeyenler için anlatayım.
Kent vizyonu demek ; Yaşanabilir, yani yaşam kalitesi yüksek, toplumsal ve toplumlar arası ilişki kurma kapasitesi sürekli artan kent demektir.
Bu paragrafta hakkını teslim etmek adına ifade etmeliyim ki, başkan aday adaylarımızdan bir tanesi, bu vizyonu iyi tahlil etmiş ki, seçim sloganını bu mealde belirlemiş.
Adalet ilkesi adına onuda burada zikretmiş olalım.
İşte bu vizyonun en önemli mihenk taşı, Marka Kent olmak ve gerektiğinde Dünya ile yarışmaktır.
Öyle “Doğasıyla yaşanan dünyayla yarışan Kartepe” demekle Dünya ile yarışmış olmuyorsunuz.
Çağdaş gelişmeye önem vermek, çevrenin tarihi ve doğal güzelliklerinin korunmasına katkıda bulunmak, modern şehircilik planlamasını hedef seçmek, ayrıca her türlü yapısal faaliyetleri, gelecek nesillerin de ihtiyaçlarını karşılayabilecek, kapasite ve kalite anlayışıyla hizmet sunabilmeyi sağlayabilmek adına en büyük hedeftir "Marka Kent" olabilmek.
Kartepenin Marka olacak değerleri o kadar çok ki, etkin kullanamadığımız için öne çıkaramıyoruz, düşünen , sorgulayan, araştıran, üreten , paylaşan, yetenekler yerine “biat” mantığı, kendi değer ve gücümüzün önüne geçiyor.
Öylesine “ben” merkezli siyaset geliştiriyoruz ki, sıradan bir göreve bile aday adayı olurken buram buram gösterişe batıyoruz, Müslüman olduğumuzu ve Müslümanca yaşadığımızı iddia ediyoruz ama israf batağından saltanat şirk'ini devşiriyoruz.
Her görevin kendi asli görevi olduğuna inanıp, iyilikleri ve hizmeti hep kendinden bilmek, birlikte çalıştığı arkadaşarına bile tevazu göstermemek, benlik, riya, kibir ve çalımla hizmete talip olmaktan başka nedir ki ?.
Birisi size gayet kıymetli bir elbise giydirse, sonra da; “MaaşAllah ne güzelsin, güzelleştin” dese, siz de, “hâşâ ben neyim, güzellik neremde” deseniz, nimeti inkâr ile o elbiseyi size giydirene karşı nankörlük etmiş olursunuz değil mi ?.
Şayet, “evet ben güzelim” derseniz bu sefer de gurur ve kibir yapmış olursunuz.
Oysa, “evet güzelleştim, fakat asıl güzellik elbisenin ve onu bana giydirenindir” derseniz işte o zaman kibir ve nankörlükten kurtulmuş, hakikati söylemiş olursunuz.
Paranın ön planda olduğu bir ortamda zenginlik gafletiyle gösteriş ahmaklığına ancak, insani değerleri ve ahireti terk edip dünyevi çıkarlara yönelen, nefsinin istekleri doğrultusunda hareket eden biri dalabilir.
Hicret'in 1435. yılını kutladığımız bu günlerde, Hakikat ışığı tüm insanlığa rehber olsun.

Esenlikler Diliyorum.
02.11.2013/Kartepe Sayfaya Geri Dön